Taksim'e, Ermeni ve Rum'ların
kemiklerinin gömülü olduğu yere muhteşem bir cami, gezeğenin en büyüğü en
pahalısı muhteşem bir cami kurulacak ve adı da Erdoğan camisi olacaktı. Böylece
muhteşem Erdoğan, kendisini ondan sandığı, yolundan gittiği Osmanlı
sultanlarının devamlılığıyla şahlandıracak, Sunni Müslüman'ların önderliğini
buradan, bu muhteşem camiden ilan edecekti! Bu hayal gerçek olmadan sönme yoluna
giridi.
Dev adımlarala ilerleyen Bilim ve
tekniğin beklenmeyen işlevlerinin de olduğunu bir anlık olsa da unutan Erdoğan,
bazı geri dönüşlerin ne kadar tehlikeli sonuçlara yol açtığını gecikerek fark
etti. Modern teknikle insanlar arasında değişen kominikasyon yöntemlerinin
tamamıyla kapalı sanılan kaba ailesel diktacı Arap rejimlerini nasıl
çökerttiğini unutması veya görmemezlikten gelerek Twitter'e saldırması, diğer
meslekdaşları Arap liderlerinden farklı olmadı!
Mübarek, zora düştüğünde
İnternet'i kapatmıştı, Erdoğan bu adımı daha sonraları atabilir.
Erdoğanland macerası, Enverland
macerasına dönüşüyor! R. T. Erdoğan'ın bütün ilkel toplumları İslam bayrağı
altında birleştirme macerası iflas yolunda...Osmanlı'nın
mirasçısı rolüne bürünen Erdoğan diktatörlük yolunda tökezlemeye başladı. AKP,
tepeden sallanmaya başladı, Abdullah Gül bu fırsatı kullanarak en yakın rakibini
ekarte etmeye hız veriyor. Gemiyi terk süreci kaçınılmazdır.
Diğer yandan, dişleri tümden
sökülemeyen TSK pusuda bekliyor ve muhtemelen kaosdan sonra şansını yeniden
deneyecektir. Askeri müdahale tabloda görünmeye başladı. MİT'in bütün subayları
dinleme ve takip için birincil dereceden emir alması bu yöndedir. Bu nedenle AKP rejimi, generalleri Suriye'ye
sokmaya kararlı görünüyor. TSK 'nin daha da yıpranması AKP rejimi için olmazsa
olmaz bir şarttır. Erdoğan'ın bütün olayların ortasında, Suriye'ye saldırı
noktasını esas alarak, diğer Sunni Arap rejimlerini örgütlemek için Fas ve diğer İslami dikta rejimlerini yanına alma çabaları, Suriye'ye özgürlük
değil, bir kurşunla çok kuş vurma gayretlerinin bir göstergesidir.
Erdoğan'ın Kuzey Afrika
gezisinden vazgeçmemesi Suriye'ye giriş planlarının ne kadar ciddi bulduğunu
gösteriyor. Esas amaç Esad değil, ''kafir'' orduyu bir yerlere sokup onlardan
da
bir an önce kurtulmak ve orada kendisine bağlı yeni Sunni diktaları inşa
etmektir. Irak tarafını şimdilik Sunni islam'a sarılan Abdullan Öcalan çaşı
vasıtasıyla garantiye alan Erdoğan, Suriye'de kurulacak yeni bir Sunni dikta rejimi
ile de Ürdün ve
Filistin yolunu sağlama almaya çalışıyor. Hamas ve Suriye'de örgütlenen şeriatçı
örgütler, Mısır ve Libya'nın Müslüman kardeşler örgütü Erdoğan'ı lider olarak
benimsemeye başladılar.
OSMANLI TORUNU ERDOĞAN!
Osmanlı dönemini hayal eden Erdoğan'ın şu an ziyaret ettiği
Arap ülkelerinde halk zulüm va baskı altında inim inim inliyor. Erdoğan'ın Kuzey
Afrika'da Sudan, Fas ve diğer ilkel Sunnici İslam diktalarını desteklemesi hangi
özgürlüğe tekabul ediyor?
Osmanlıcı R.T.Erdoğan kendisine
karşı çıkmayan Sunni İslamcı diktalara karşı değil, onların koruyucusudur.
Demokratlık postuna bürünen AKP
rejimi başta Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar olmak üzere yeryüzünün en zorba şeriatçı
diktatörlüklerinin yandaşıdır, onların desteğinde Suriye iç savaşında ki
görevlerini tamamıyla yerine getirmektedir.
Kadafi'nin tasfiyesi emrini veren
başta Suudilerdi. Suudiler, Kaddafi ve Esad gibilerini yaramaz çocuk gördükleri
için onları istemiyorlar. Yoksa Libya'ya veya Suriye'ye hürriyet getirmek değil...!
Nitekim tüm bu ülkelerde Suudi ve AKP desteğinde aşırı dinci diktalar inşa
edilmiştir. AKP, Suudi barbarlığının kendilerine verdikleri görevlerden hangi
özgürlüğü anlıyorlar! Abdullah Gül, yeşil sermayenin merkezi olan Arap bankaları
birliğini en uzun yönetenlerdendir. Şimdiki AKP rejimi Sunnici Arap İslami
diktatörlüklerinin en büyük destekçisidirler.
POLİTİK İSLAM DEMOKRASİ İLE
BAĞDAŞMAZ.
Yıllarca Batı'yı alavere dalavere
ile uyutan AKP cemaatleri, ırkçı dinci tarikatlar, ılımlı İslam adı altında
büyük güç topladılar. Batıdaki bazı geri parti ve otoriteler bu sinsi yalan
dolanın etkisinde kalarak kendileri de bataklığa battılar.
Avrupa'da sosyalist geçinen bir sürü gurup ve parti nerdeyse
Erdoğan'cı kesildi..Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidarında ülke bir şeriat
devleti karanlığına doğru sürükleniyor. Mısır'da olan bitenler bir dogmalar
bütünü olan İslam ile demokrasinin bağdaşamayacağını bir kez daha ortaya koyuyor.
AKP rejiminin geldiği nokta bir daha
gösteriyor ki, İslam ile Demokrasi kesinlikle bir biriyle bağdaşamaz. İslam
tabiatı gereği anti- demokratik olmak zorundadır. Türkiye örneğinde olduğu gibi
bütün bu cemaat ve tarikatlar her zaman askeri diktatörlüklerin yanında yer
almışlardır. Bugünkü rejimin temelleri 12 eylül askeri cuntasından sonra
atılmıştır. AKP kadroları askeri kliğin çizdiği politik sistemin ürünleridirler.
AKP kadrolarının yaklaşık yüzde 64' ünü sağlayan sertlik yanlısı
Nakşıbendi tarikatı, Erdoğan'ın tam diktatörlüğünü isterken, son olaylardan
sonra yeniden mevzi kazanmaya başlayan Fetullah tarikatı arasındaki rekabet yeni
boyutlar kazanacaktır. Gül ve Arınç şimdi bu hizipleşmeye yeni bir ivme
kazandırıyorlar.
No comments:
Post a Comment