Şalvarı şaltak Osmanlı
Eyeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı
R.T. ERDOĞAN'IN
VESAYET
REJİMİNDE
YEDİRME(ME)
HALET-İ RUHİYESİ!
Mezhep, cemaat, tarikat, kabile ve zümre piskolojisine seslenerek,
"seni marjinal gruplara yedirmem" diyen Recep Tayyip Erdoğan, bu türden ''yedirmeme''
söylemlerini, bir zamanlar seçim öncesi beyaz eşya dağıtan
Tunceli Valisi için kullanmıştı, ...''Valimizi Baykal'a yedirmem'' demişti ve
şimdi aynı Erdoğan kendisi için: "Baktılar büyük geldi; dişlerini geçiremiyorlar...
Valilerimize, kaymakamlarımıza, polisimize hırlamaya başladılar...,''
Erdoğan, MİT'çi 'Hakan Fidan'ı yedirmem', derken, AKP li
Akdoğan; "Tayyip Erdoğan'ı kimseye
yedirtmeyiz. Yüzyılda çıkan bir liderdir Başbakan. Dönüştürücü, karizmatik
liderliği ile. Şu anda böyle başka bir lider de yoktur...." diyerek,
AKP'de yaygınlaşan bu ilkel kabile mentalitesinin sistematik hale dönüştüğünü
ortaya koydu.
Psikolojik harekatın bir parçası olarak kullanılan bu türden propogandalar
tamamen kendi insanları üzerinde etki kurmak ve toplumu mezhep, cemaat, zümre
vesayetine entegreye yöneliktir.
Erdoğan'ın, kendisine bağlı olan subayları bile takibe tabii tutması, Sunni
mezhepten ve dinci olmadığı bilinen, General olmayan alt rutbeli subayların
ailelerinin telefonlarını bile dinlettirmesi, sorunun boyutunu yansıtıyor. Belli
ki MİT'in verdiği raporlar, olası bir darbenin ''alt rutbellilerden'' geleceği
yönündedir.
Sivil
diye lanse edilen MİT başkanı ne zamana kadar Erdoğan'a sadık kalacak? Mursi'nin
ki Hakan Fidan'dan daha fazla sivil görünüyordu!
''..
Hakan Fidan 1986 yılında, henüz 18
yaşında iken astsubay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) girdi. Dış
Politika ve İstihbarat'la ilgili yüksek lisans tezini yazdığı 1999 senesinde
halen orduda görev yapıyordu. İstihbarat meseleleriyle bilimsel olarak o dönemde
ilgilendiği düşünüldüğünde bugün, ilgi ve uzmanlık alanına uygun bir kariyere
ulaştığı daha iyi anlaşılır.
Astsubaylıktan gelme bir eski ordu mensubunun, askerin geçmişteki ağırlığından ötürü generaller tarafından yönetilmiş MİT'in başına getirilmesi planlıdır.
Fidan, lisans eğitimini University of Maryland University College'da yönetim ve siyaset bilimi eğitimi alarak yaptı. TSK'da iken Almanya'daki NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargahı'nda bulundu. Burası çok ilginç, buraya gizli sevislerin en önemli unsurları uğrayabiliyor! Türkiye'yi 11 yıldır yöneten AK Parti'nin kurulduğu sene TSK'daki görevinden taktiksel anlamda ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra Avustralya'nın Ankara Büyükelçiliği'nde siyasi ve ekonomik danışman olarak görev yaptı. Bu noktadan sonra, maskeleme ve araziye uyma yeni bir sürece girdi... Hakan Fidan, tabii ki asker olarak doğdu, sonradan değişen şartlara bağlı olarak kıyafeti yeni arazilere uyduruldu'' Asker doğmamışsan ve yabancı ülkelerde envay çeşit testlerden geçmemişsen seni bu türden mevkilere asla getirtmezler.
Astsubaylıktan gelme bir eski ordu mensubunun, askerin geçmişteki ağırlığından ötürü generaller tarafından yönetilmiş MİT'in başına getirilmesi planlıdır.
Fidan, lisans eğitimini University of Maryland University College'da yönetim ve siyaset bilimi eğitimi alarak yaptı. TSK'da iken Almanya'daki NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargahı'nda bulundu. Burası çok ilginç, buraya gizli sevislerin en önemli unsurları uğrayabiliyor! Türkiye'yi 11 yıldır yöneten AK Parti'nin kurulduğu sene TSK'daki görevinden taktiksel anlamda ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra Avustralya'nın Ankara Büyükelçiliği'nde siyasi ve ekonomik danışman olarak görev yaptı. Bu noktadan sonra, maskeleme ve araziye uyma yeni bir sürece girdi... Hakan Fidan, tabii ki asker olarak doğdu, sonradan değişen şartlara bağlı olarak kıyafeti yeni arazilere uyduruldu'' Asker doğmamışsan ve yabancı ülkelerde envay çeşit testlerden geçmemişsen seni bu türden mevkilere asla getirtmezler.
''Her
Türk asker doğar, Türkler asker ve çiftçidir: K. Evren 1982'''
YALÇINKAYA: ASKER MİLLETİZ
Yozgat
İl Jandarma Garnizon Komutanı Albay Recep Yalçınkaya, törende yaptığı konuşmada,
askerlik vazifesinin önemine değindi. Albay Yalçınkaya, Türk ulusunun, 'asker
millet' kavramının dünyadaki yegane örneğini teşkil ettiğini vurguladı.
Yalçınkaya, "Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından askerlik hizmetini yapamayıp
askerlik özlemi çeken engelli vatandaşlarımıza Genel Kurmay Başkanlığımız
tarafından bir gün süreli temsili askerlik yaptırma faaliyeti 2002 yılından bu
tarafa Engelliler Haftası'nda icra edilmektedir. Bugün 18 kardeşimiz bu hizmeti
yerine getirmek için aramızdadır. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ayrılmaz bir
parçası olan Türkiye Cumhuriyeti Jandarması saflarında temsili askerlik
hizmetini yerine getirmek için gelen engelli vatandaşlarımız heyecan ve coşkuyla
asker üniformalarını giymiş kahraman birer Mehmetçik olarak karşınızda gurur ve
onurla durmaktadırlar" dedi. Engellileri bile kışkırtan güruh, ''Ilımlı Müslüman''
lakabı takılan Milli Görüş militanları ile nereye kadar uyumlu kalacak?
Türkiye
gibi insanı asker piskolojisi ile şartlandırılan,
militarist ruhu hat safhada olan bir ülke dünya
darbe rekorunu elinde tutuyor. Roma Imparatorluğundan sonra ilk darbeyi
yapan Türkiye’deki Askeri yapı olmuştur. Esasen Osmanlı'yı yıkanlar, dış
devletlerden ziyade bugün hala devam eden ve Tanzimat'la başlayan ve adına ''batı
ruhu'', eğitimlerini Avrupa devletlerinde yapmış Jön Türkler, eski Doğu Roma'nın
devamı, II Mahmut'un zulmünden kaçan ve
Balkan'lara sığınan bazı Yeniçeri guruplarının soy soplarının, devşirme
unsurların da katılmı ile ortaya çıkan militarist mentalitedir.
Her Türk asker doğar!
Her Türk çiftçi doğar…
Her Türk kasap doğar…
Her Türk imam doğar…
Her Türk kasap doğar…
Her Türk imam doğar…
''... 48. Piyade Er Eğitim Alayı Komutanı Piyade Albay Fahrettin Dörtkol, Türk
ailesinin evladını doğuştan itibaren askerliğe fikren hazırladığını ve Türk
Silahlı Kuvvetleri'ne teslim ettiğini belirtti. Piyade Albay Dörtkol, "Bu
evlatlarımız 'Her Türk asker doğar' özdeyişini ispatlarcasına kısa sürede
askerliğe intibak ederek, aslan gibi birer Mehmetçik oldu. Ne mutlu bu aslan
Mehmetçikleri yetiştiren anne ve babalara" diye konuştu.
Türkiye
darbe ihracatını başlatan ilk ülke şerefine sahiptir. Çeşitli dönemlerde
çeşitli ülkelerde meydana gelen darbelere bir bakalım.
Cemal
Gürsel Türkiye 1960
Georgios
Papadopulos Yunanistan 1967
Saddam
Hüseyin Irak 1968
Muammer
Kaddafi Libya 1969
Kâbus
bin Seyd El Ebu Seyd Umman 1970
Augusto
Pinochet Şili 1973
Ziya ül
Hak Pakistan 1978
Teodoro
Obiang Nguema Ekvator Ginesi 1979
Kenan
Evren Türkiye 1980
Lansana
Conté Gine 1984
Blaise
Compaoré Burkina Faso 1987
Zine el
Abidin bin Ali Tunus 1987
Than
Shwe Myanmar 1988
Ömer
Hasan Ahmet el Beşir Sudan 1989
Yahya
Jammeh Gambia 1994
Hamad
bin Khalifa Katar 1995
Pervez
Müşerref Pakistan 1999
François
Bozizé Orta Afrika Cumhuriyeti 2003
Josaia
Voreqe Bainimarama Fiji 2006
Muhammed
Veled Abdül Aziz Moritanya 2008
Andry
Rajoelina Madagaskar 2009
Roberto
Micheletti Honduras 2009
Niye her Türk asker doğuyormuş? Çünkü Türk milleti farklıymış, başka milletlere
benzemezmiş, ayrıca askerlik peygamber ocağıymış, Mehmetçik Muhamet'in
kısaltılmış biçimi imiş!
Türkiye'deki askeri darbelerin tümü cami ile kışla arasındaki kavganın, Türk
Müslüman olmayan etnik toplumların başında patlamasıdır. AKP iktidarıyla
ötekilerin kavgası kızıştığında ve AKP rejimi bu kavgayı bastıramadığında göreve
kim çağrılacak? Elbette Türk ordusu...TC, Soğuk
Savaş'ta, Kaçınılmaz olarak ordu NATO ordusuna dönüştü.
Şimdi cahil kitleler Nato için anadan birer rezervasyon olarak doğuyor..Ordunun
örgütlenmesi, eğitimi ve harbe hazırlığı Nato ordu talimnamelerinin
rehberliğinde yürütülüyor. Paşalar, NATO Paşaları olmakla şeref duyuyor.
Geleceğin komutan adayları olarak seçilen subaylar yabancı kışlalarında
eğitimden geçirilirdikten ve denendikten sonra gerekli rutbelere gelebiliyor;
silah, melbusat ve sair araç gereç ihtiyacı başka orduların savaş artığı
malzemesiyle karşılanmaya devam ediliyor. Osmanlı'dan günümüze asker ağırlıklı
bir toplum geleneği devam ediyor. II. Mahmud ile başlayan, Jöntürkler ve
İttihadçılar ile devam eden batılılaşma hareketi Cumhuriyet dönemine kadar devam
etmiş ve Cumhuriyet dönemi kadroları ile de batılılaşma hareketi ulus-devlet
projesi ile birleşerek askeri zihniyet çerçevesinde politik hale getirilmiştir.
Asker kendi içindeki hiyerarşik yapı bir yana, jakoben, baskıcı ve yönlendirici
rol üstlenerek kendini en üste koymuştur. Geçmiş darbeler bir yana, artık
günümüz gelişmeleri ve liberal aydınlanma nedeniyle askerlerin sivil siyaset
üzerinde etkisini kaybettiği gibi bir durum söz konusu olsa da aslında bu sadece
konjönktürel bir geri çekilmedir. Yani asker darbe geleneğinden ve siyaseti
vesayet altında tutma düşüncesinden vazgeçmiş değildir.
Sivilleşme adı altında çoğunlukla emekli olmuş, vilalarında keyf çatan bazı
subayların yakalanması, haklarında davalar açılması göstermeliktir...Üst düzey
askerlerin ihaleleri kendi şirketlerine vererek zenginleşmeleri ve emekli
olanların danışman adı altında büyük tekeller, banka ve faiz tefecileri ile olan
ilişkileri devam ediyor.
Paramiliter güçler; Mit, Jitem ve Özel harp dairesi gibi kurumlar, değişen
şartlara göre yeniden biçimlendirilmiş, son Taksim - Gezi eylemlerinde olduğu
gibi AKP rejimi için kullanılmaya başlanmışlardır. Haziran başında özel
uçaklarla batıya sevk edilen özel güçler, öldüresiye adam dövme ve işkencelerde
kullanılan köy Koruyucularının dahada kuvvetlendirilmesi gelecek için yeni
işaretler vermektedir. Dolayısıyla şartlar oluşursa asker tekrar darbe
geleneğine devam edecektir...
Şimdi ise Türk İslam diktatörlerinin kendi aralarındaki yağma ve iktidar
çatışması, Mısır'da ki gibi beklenmedik bir anda yeni bir asker doğuracaktır...Bu
tür darbeler daha acımasızdır.
Vesayet pratikte, “Reşid olmama, akıl maluliyeti, mahkumiyet ehliyeti olmayan
kişilerin idaresi ve onların temsil edecek birisinin atanması” anlamına
gelmektedir. Cemaat, kabile ve mezhep vesayetine geri dönülen bu aşamada,
bakalım kim kimleri yiyecek.
Sunni
islam diktatörlüklerinin yaşandığı Pakistan'dan, Suudi Arabistan, Yemen, Katar,
Kuveyt, Mısır, Libya, Tunus vs.. Fas'a kadar bütün devletlerde rastlanan mezhep,
cemaat, kabile ve zümre vesayetinin inşasına Türkiye'de de hız verildi...Görünürde
demokratik olan seçimle gelen ve giden gibi gösterilen AKP rejiminde asıl
iktidar hala başka güç odakların elindedir.
Seçimle iş başına gelmiş iktidar
güç odaklarının risk olarak gördükleri yada beğenmedikleri kararlar alırsa
derhal gerekli mekanizmaları harekete geçirirler. Bazen de doğrudan müdahale
etmek zorunda kalırlar. ortak yanları yapılan her şeyin ülkenin menfaatleri için
olduğunu söylemeleridir. Adeta kendilerini ülkenin gerçek sahipleri olarak
görürler. bunun aksini iddia etmek vatan hainliği ile eşdeğerdir.
İslam ülkelerinin çoğunda, afrika ve uzakdoğu ülkelerinde ve maalesef türkiye de vesayet rejimi için örnek olarak verilebilir.
İslam ülkelerinin çoğunda, afrika ve uzakdoğu ülkelerinde ve maalesef türkiye de vesayet rejimi için örnek olarak verilebilir.
İslam
dini, kültürü tamamıyla bir vesayet kültürüdür, Müslümanlarda ki vesayet ruhu
kaynağını Kuran'dan alır. Arap rejimlerinin
kökten kukla vesayet karakterini taşımaları tesadüdi değildir.
İslamiyetin özünde cihat ve ganimet kavramları vardır.
Suriye'de savaşan Çeçen militanlarının 4 kadın hakkını savunmaları ve bunu
garanti altına almak için Kürt bölgelerine de saldırmaları bu kavramların
ikileme yer vermediğini gösteriyor. Yüksek bir güce bağlı olarak insanlar onun
dediğini sandıklarını yaptıkları zaman günahsız olduklarını düşünürler.
Dolaysıyla batılı anlamda bir ahlaktan söz edemeyiz. Örneğin Alevi ve Hiristiyan
bölgelerine binlerce füze attıkları için övünürler, onları korkutmak hoşlarına
gider övünürler. Bütün
bu islamist hareketlerin serseri mayın misali İslam coğrafyasında dolanmalarını,
çıkış arayışlarından bağımsız görmemek gerekiyor. Anılan bu hareketlerin yanlış
konumlanması, doğru tutumlar için önemli veriler olarak görmek gerekiyor.
Özellikle Suriye’deki iç savaş bu hareketler için turnosol işlevi görmektedir.
Sunni islam diktatörlükleri
katı, tutucu inanç tüm
mezhepleri temel alırlar ve islamın reforme olmasının önündeki en büyük engeli
teşkil etmektedirler. Doğmatik inanç, felsefenin, bilimin İslam coğrafyasına
girmesine izin vermemiştir. Bu yüzden de sosyalite, toplumsal gelişme, ekonomik
büyüme, kültürel derinlik dibe vurmuştur.
Ne demiş halk türküsü eşkiya dünyaya hükümdar olmaz.
Ne demiş halk türküsü eşkiya dünyaya hükümdar olmaz.
AKP ile tamamıyla bir vesayet rejimine adapte edilen Türkiye'de, yaklaşık 200
yıldan beri süregelen ikilemin yeni bir biçimi yaşanıyor: Osmanlı'da siyaset
genellikle tarikat-cemaat mezhep yapılanması üzerinde yürütülürdü. 21. yüzyılda,
vesayetçilik buna benzer bir şekil almaya başladı.
Tarikat-cemaat, kabile ve mezhepler ipleri yeniden çekmeye başladılar. Bir dönem
iktidar olmak için Askeri gücü kullanmak yeterli idi, yeniçerilerin son
dönemlerinde bu bir gelenek halini almıştı. Daha ileriki dönemlerde, özellikle
Balkan savaşlarından sonra paniğe kapılan komitacı subaylar bu çizgiyi tamamıyla
hakim hale getirerek 2000 li yıllara kadar başarıyla sürdürdüler...Her politika
mutlaka tersini de yaratır. 1908' lerden beri güç kaybeden Osmanlıcılar
örgütlenerek, kaybettikleri alanları yeniden ele geçirdiler. Şimdi İktidarı
almak için cemaatlere dayanmak gerekiyorsa ve de kendilerini ülkenin geleceğini
kendi ideolojileri ve inançları doğrultusunda biçimlendirme misyonuyla donanmış
gören cemaatler politik iktidar mücadelesine giriyorlarsa, orada modern alnlamda
bir demokrasiden ve özgürlüklerden söz etmek güçleşir. Çünkü siyasal kadroların,
yöneticilerin, iktidarların özgür iradeleri üzerinde vesayet var: bağlı
oldukları ya da iktidar olabilmek için mecbur kaldıkları tarikat-cemaat vesayeti...
Cemaat, tarikat ve kabile kültürünce yönlendirilen R.T. Erdoğan'ın söylemleri
bazı deli dolu Osmanli Padişahlarınkini geride bıraktı.
Erdoğan'ın Esenboğa Havalimanı'na inerken söylediklerinden..: ''...çökersen
sen çökersin borsada benim param yok. Biz spekülatörlere fırsat vermedik yarın
da vermeyeceğiz. Eğer yakalarsam ümüğünüzü sıkarız.'
Sözde süper ekonomi yaratmış kişinin ekonomiye yaklaşım şekline bir bakın! Sanki
İstanbul borsasından kendisi sorumlu değilmiş de, Kasımpaşa'da çaycılık
yapıyor...Bu
türden ilkel konuşmalara Afrika'nın kabile devletlerinde bile artık
rastlanmıyor! Bu kafayla hangi ekonomi düzeltilir?
Kabile kafalı Milli Görüş militanı Erdoğan:...''Fidan için, "Sır küpüm, devletin
sır küpü" ifadesini kullandı.'' Erdoğan devamla:
'...Geçen sene kardeşimi (Hakan Fidan) yakalayıp içeri atacaklardı. Siyasi
riskimi aldım, teslim olmaması için bütün adımları attım. Bunu da açıkça burada
söylüyorum' ifadelerini kullandı.
“Polisimi kimseye yedirmem”, polis kuvvetlerini
“yürüyün koçlarım, sizi kimseye yedirmem” gazıyla tahrik eden Erdoğan, açık açık
iç savaş çağrılarında bulunup, alenen yaşanan polis terörüne sahip çıktı.
İşte ruhlarına işkence ve terör işlemiş vahşet ve zulüm polisi böyle ele
geçirilir...
Burada sanki Kongo'da bir kabile lideri konuşuyor!
MİT ve polisi ele geçirmede zorlanmayan AKP, Vesayetin sadece askeri vesayetten
ibaret olmadığını, sivilleşmenin sadece militarizmden bağımsızlaşmak olmadığını,
silahlı güçlerin ve istihbaratın kilit bölümlerini kontrol altına almanın
alternatif bir vesayetlen de mümkün olabileceğini gösterdi.
AKP, sadece Türkiye Sunniciliğine oynamıyor, Erdoğan kendisini bütün Sunnilerin
başı olarak görüyor! Suriye ve Kafkas'lardaki aşırı dinci sunni örgütler bu
anlamda destekleniyor. Militarist-bürokratik vesayetten kurtulmanın özgür ve
demokratik topluma doğru dev bir adım olduğundan en küçük kuşku duymadan,
kişinin özgür düşünce ve eylemine sınır koyan her türlü üst iradeden, özellikle
de tarikat- cemaat vesayetinden kurtulmadan demokratik bir ülkenin özgür
siyasetçileri ve bireyleri olunamaz.
Üstelik günümüzde cemaatlerin uluslararası bağlantıları, hükmettikleri ağların
muazzam mali kaynakları hesaba katılırsa, iktidar mücadelesinin boyutları daha
iyi kavranabileceği gibi siyasetteki ağırlıklarının tek tek yurttaşlar, bireyler
olarak hepimizin özgürlüğünü tehdit ettiği de daha iyi anlaşılır. Askeri
mekanizmayı kontrol altına alan AKP’nin otoriter, baskıcı, özgürlükleri yok
eden yüzünü, mezhep ve tarikatların takip ettikleri çizgiden bağımsız ele
almamak gerekir.
Tarikatlere dayalı dinî cemaatlerin mensupları, müridleri üzerindeki güçleri
kuşkusuz laik tarikatlerle-cemaatlerle kıyaslanmayacak kadar güçlü; bu gerçeği
teslim etmek gerek. Ama neresinden bakarsanız bakın, her türlü tarikat-cemaat
yapısı bireyin iradesinin üstüne ipotek koyar, özgür düşünceyi kısıtlar.
Vesayetçilik, sadece bir devletin halkı üzerinde oluşturduğu bir baskı kültürü
değildir. Kimi zaman bunu bir toplum kuruluşu, bir yasadışı örgüt, bazen dini
bir cemaat olabilir.
Bu tür vesayet anlayışları, değişik isimler (Örgütlenme, teşkilatlanma, veya
cemaatleşme/biat) adı altında tabiileri tarafından kabul edilir. Bu tür
vesayetçiliklerin toplumun içselleştirdiği vesayetçiliktir.
Bir vesayet şekli de var ki özellikler az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri
yön veren vesayetçiliktir.
Soğuk savaş yıllarında uygulanan vesayetçilik anlayışı farklıydı. Ülkemizde ki
darbelerin nedeni bu vesayet anlayışı olmuştur. Elbette bunun son örneği 12
eylül 1980 darbesidir.
Akparti 2002 seçimlerinde % 34 gibi bir oranla, İslami ve muhafazakar oyları
alarak, ezici bir çoğunlukla işbaşına geldi.
Vesayetçiliyi bir platforma taşıyan cemaatlerin son dönemlerde yapılan
icraatlarına baktığımızda kendi vesayet anlayışlarını ilahi bir kılıfa sokarak
“kutsal” vesayetçiliğin temellerini atmaya çalışmaktadırlar.
Yani dış devletlerin TC' nin askeri kanatlarını kullanarak bize dayattığını bu
defa cemaat dayatıyor. Bizim kendi kendimizi idareden aciz olduğumuzu, akılsız
ve cahil olduğumuzu, bizi bize bırakırlarsa efendilerimizin iradesi dışına
çıkarak “tek devlet, tek dil, tek millet, tek ırk ve tek bayrak” anlayış
alanından çıkacağımızdan korktukları için kendileri ile dirsek teması
olmayanların üzerinde vesayet geliştirmeye ve hizaya sokmaya çalışmaktadırlar.
Bu örgütün kuracağı “Sünni Ayetullah vesayet rejimi”, askerin “vesayet”
rejimiyle bazı noktalarda farklılık gösterse de özde aynıdır.. “Askeri vesayet”
somut bir kurumdur. Ordudur. Başındakiler bellidir. cemaat ise bir “hayalet”
örgüttür. Bakın topluma, yalnızca “tek ve ebedi şef” orta yerdedir.
Büyük
tarikatlar daha çok politik alanda etkinler. Bir zamanlar ANAP başkanı ve
Başbakan olan Turgut Özal Milli Görüş Hareketi’nin ideologu ve Saadet
Partisi’nin başkanı Necmettin Erbakan Nakşibendî Tarikatı mensubudur. AKP’nin
Başkanı ve Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ da Nakşibendîcidir. AKP kabinesinin %
69’undan fazlasının Nakşibendîci olduğu bilinmektedir.. Eğitim, medya ve ekonomi
alanlarında böyle bir Tarikatın gücünü tahmin etmek zor olmasa gerek.
Erdoğan, Özal gibi, vesayetin en kötüsünü inşa ediyor. AKP, Abdülhamid'in pan islamcı politikalarını yeniden canlandırarak, Tanzimat döneminde kalınan noktaya geri döndü. Dinci şöven militanlar başta MİT, Ordu ve polis olmak üzere devletin ana noktalarını ele geçirerek hedeflerine yürüyorlar. Sunni mezhepçi tarikatçı kitleler başta Suudi Arabistan olmak üzere, dünyanın en kötü rejimlerine benzer bir vesayet, yeni tipten bir köleliğe doğru hızla ilerliyorlar...
Erdoğan, Özal gibi, vesayetin en kötüsünü inşa ediyor. AKP, Abdülhamid'in pan islamcı politikalarını yeniden canlandırarak, Tanzimat döneminde kalınan noktaya geri döndü. Dinci şöven militanlar başta MİT, Ordu ve polis olmak üzere devletin ana noktalarını ele geçirerek hedeflerine yürüyorlar. Sunni mezhepçi tarikatçı kitleler başta Suudi Arabistan olmak üzere, dünyanın en kötü rejimlerine benzer bir vesayet, yeni tipten bir köleliğe doğru hızla ilerliyorlar...
Mezhep
tarikat Cemaat partisi AKP'nin, ülkeyi yönetebilecek bir vizyon ve kapasiteseye
sahip olmadığı artık ortaya çıktı.
Balon
gibi şişirilen sözde ekonomi, Suudi, Katar veya Kuveyt kopyalamasıdır. Bu türden
diktacı ülkelerde, Sunni Araplar dollarların arasında boğuluyor,ama başlarına
dikildikleri refah ekonomisi kendileri tarafından değil tamamıyla yabancılar
tarafından kurulmuştur...Bu ülkelerde yaşayan Araplar'ın katkıları nihildir.
Standart olarak, ''Arap çalışmaz, Allah rıskını doğarken vemiştir.'' Bu
parazitlik, A. Gül, Arap bankalarının başında iken, Türkiyeye'de bir model
olarak sunuldu. AKP rejimince aynen devralınan, Sunni Arap sisteminin ''porto
ekonomisi'', doğası gereği her an tümden sıfırlanabilir. Şu an Türkiye'de
ekonomiyi elde tutanlar yabancılardır. AKP, Katar'da ki benzeri zümre gibi
sadece rantını yiyor.
Erdogan ve yandaşları, beceriksiz oldukları kadar farklı fikir ve hayat tarzlarına karşı tahammülsüzler... Ülkedeki Aleviler ve Hristiyanlar Erdogan döneminde aşağılandı! Keza; Sünni inancına sahip olup reformize olmuş müslümanlar da aynı politikadan nasibini aldı. Erdogan, ''herkesin başkanı''olmayı başaramaz. Zaten, dünya görüşü buna izin vermiyor. Temsil ettiği Nakşibendi ve Milli Görüş için Aleviler, laik görüşlüler birer düşmandırlar.
Erdogan ve yandaşları, beceriksiz oldukları kadar farklı fikir ve hayat tarzlarına karşı tahammülsüzler... Ülkedeki Aleviler ve Hristiyanlar Erdogan döneminde aşağılandı! Keza; Sünni inancına sahip olup reformize olmuş müslümanlar da aynı politikadan nasibini aldı. Erdogan, ''herkesin başkanı''olmayı başaramaz. Zaten, dünya görüşü buna izin vermiyor. Temsil ettiği Nakşibendi ve Milli Görüş için Aleviler, laik görüşlüler birer düşmandırlar.
Erdoğan'ın nüfus patlamaları çığırtkanlığı!
Nüfus patlamaları yoluyla hegemonya kurmak, başka toplumlar üzerinde baskıyı,
onları yaşam alanlarına, sayısal güç, yapmacık çoğunluklar yaratarak müdahale
etmek bilindiği gibi ilkel çağlara tekabül eden ve Osmanlı'ların da başarı ile
uyguladıkları bir politikadır. Bütün Anadolu toprakları, bu strateji ile
yaratılan yapay çoğunluklar sayesinde etnik temizliğe tabi tutulmuştur.
Osmanlı yetkilileri, ele geçirecekleri yerlere, önce fakir fukara adı altında
göçmenler sokar, arkasından da yağma ve talan için seferlere başvururlardı.
Ekarte edilen milletlerin çocukları da ellerinden alınarak, devşirme sistemince
Türk Müslüman olarak yetiştirilirdi. R. T. Erdoğan, bu devşirme silahına sahip
olmadığı için belki de yanıp tutuşuyor ama o ortalığı kuru kalabalıklarla
doldurmak için, padişahlardan daha başka olanaklara sahiptir. Erdoğan, doğum
başına vereceği yardımı çoğaltmaya hazırlanıyor: ''doğurun, doğurun, daha fazla
doğurun, bu yolda her şey mubahtır, ne duruyorsunuz, biz bunu boşa mı söylüyoruz'',
demekle kalmıyan Erdoğan'ın, Nakşibendi derviş ve şıhlarına, dini alanlarda
cahil kitlelerin kışkırtılması ve hatta Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden
damızlıklar getirilmesi konusunda körüklemelerde bulunması işin ciddiyetini
gösteriyor.
Türkiye, yüzkarası insan ihracatında dünyada 1. sırayı tutmaya devam ediyor.
Avrupa' ya milyonlarca cahil cuhul insan ihraç edilmiş, bunlar yarli halklara
düşmanı olarak örgütlenmiş, kadınlarına Türban veya benzeri üniformalar
giydirilerek, mevcut toplumla kaynaşmaları yasaklanarak, karşıt bir güç olarak
ortaya çıkarılmışlardır. Bu rezalet duruyorken aynı ilkel, sanatsız, kültürsüz
AKP, yöneticileri daha çok çocuk yapın demeye devam ediyorlar! Erdoğan, bu çocuk
doğurtma savaşını, sidik yarışına dönüştürdü. Erdoğan'dan önce bu konuyu en
ciddi şekilde devlet stratejisi yapan Alman Nazi lideri Hitler olmuştur.
Esasen bugün Erdoğan'ın Türkiye'de uyguladığı ''çocuk parası, yardımı'', ilk
defa Hitler tarafından, ''üstün ırk'' diye tanımlanan Alman ırkının üstünlüğünü
sayısal anlamda korumak ve dünyayı ele geçirmek için uygulanmıştır.
Aynı şekilde, Erdoğan'ın sık sık bağırarak tekrarladığı, ''tek millet, tek
devlet, tek bayrak, tek vatan...'' sloganı da, Alman Nazi'lerinin ana
sloganlarından bir tanesidir.
Bu noktadan da anlaşılacağı gibi, Erdoğan'ın temsil ettiği Milli Görüş
ideolojisi, Arap Milliyetçiliği olan İslamcılık ile Alman Irkçı nazı
ideoljisinin bir karmasıdr.
AVRUPA'YA KATILIM PROBLEMİ
Asker doğma-savaş-yoketme- yeme ideolojisi ve piskolojisinden kurtulamayan bir
kültür yapılanmasıyla sivil bir topluma entegre olmak doğal olarak zordur.
Avrupa'ya düşmanlık edilerek oraya girilemez, kültürünü, yaşam biçimini
beğenmediğin, sana tamamıyla ters düşen bir sisteme bağlanmayı savunmak
şaibelidir. Bu da AKP' nin 5.kol olarak doğan Müslüman askerlerinin taktiği olsa
gerek! AKP, Milli Görüş örgütü temelinde esasen hem teorik hem de pratik anlamda
Avrupa kültür ve tarihinin, değer ve yargılarının, onun en temel yaşam
şekillerinin karşısındadır:tek bir ortak noktaları bile yoktur. Cahil,
şartlanmış Müslüman kitle iç güdüsel olarak bir yerlere doğru gidilmesi
gerektiğinin farkında, ama bunu Erbakan gibi dürüstlükle söyleyemiyorlar.
Erbakan, Avrupa'yı resmen tehdit ederek, '' biz Roma'yı içerden fethetmek için
geliyoruz..'' demişti. Avrupa'da doğup büyüyen 3. 4. kuşakları ''askerli
parası'' adı altında kılıflı haracı ikiye katlayarak ipotek altına alan AKP,
eski militaristleri geride bıraktığı
gibi, Avrupa'ya aslında neden girmek istediğini saklamaya devam ediyor!.
Erbakan'ın
oğlu tekrar ediyor:
''..Mücahit Erbakan tezarühatlarıyla kürsüye gelen Fatih Erbakan, bir saati
aşkın salona hitap etti.Necip Fazıl'ın " surda bir gedik açtık; mukaddes mi
mukaddes!Ey kahpe rüzgar, ne yandan esersen es" dizelerini hatırlatarak, "şuurlu,
samimi ve sadık bir toplantı olan bu toplantı, ikinci 40 yılın şahlanışıdır"
dedi.Erbakan, şöyle konuştu:"Milli Görüş'ün misyonu, sadece oruç tutarak sadece
namaz kılarak, bir hayır kurumu gibi çalışmak değildir.Avrupa'da bir çalışma
olacağı zaman bunun Almanya'dan başlaması çok doğal çünkü insanlarımız burada
neredeyse bir Belçika Hollanda kadar nüfus yoğunluğuna ulaşmış durumdalar.
Almanya bizim olacaktır...'' Görüldüğü gibi AKP'nin politik ideolojik motoru
olan bu Milli Görüş, mazlum fakir işçi, iş arayan saf göçmenler, dinine sadık
iyi vatandaşlar adı altında resmen 5.kol olarak örgütleniyor... Erdoğan'ın
non-stop çocuk yapma taktiği esasen bu hedefe yöneliktir. Türkiye'de milyonlarca
işsiz varken, çocuk istemeyen kadınları aşağılayan Erdoğan, ''.. siz merak
etmeyin, Allah için en az 3 olsun,.., AKP olarak ekonomik mucizeler yaratıyoruz.'',
diyerek Milli Görüş ideolojisine biraz diplomasi katıp 2071 parolası altında
eski Osmanlı hedefinden vaz geçmediklerini vurguladı.
Avrupa'ya sokulan Milyonlarca kara cahil kitle ise ''giriş, çıkıştan'' sadece
şunu anlıyor: '' Bundan sonra Türkiye'de ve Dünyada Muhammed Ali Fatih Selim
Erdoğan rüzgarı esecek inşaallah. En yakın zamanda Erdoğan'ı Avrupa Birliğinin
başında görmek istiyoruz. ''
Zavallı
Avrupa halklarının bu yiyicilerden çekecekleri var: Berlin, Paris, Londra artık
eski Avrupa başkentleri değil, sokaklar AKP'yi ayakta tutan tarikat ve
cemaatlerin üniformalarını taşıyan, rütbeleri, yıldızları Türbanın bağlanışı ile
kolaylaştırılan yağma talancıların elindedir.
Sevgi ve Saygılarla
Entegrasyon Komitesi İsviçre- Vevey
----------------------------------------------------------------------
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
Ferdi koçkar
Yeliz seren
S. Aktaş
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
Nizamettin Duran
A. Demir
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
----------------------------------------------------------------------
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
Ferdi koçkar
Yeliz seren
S. Aktaş
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
Nizamettin Duran
A. Demir
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
Murat
Koç
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Erdal Cömert
Ismail Bulak
Ahmet Meriç
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Erdal Cömert
Ismail Bulak
Ahmet Meriç
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Ali
Serin, Gül Akın, esra Serin
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
İsmet C. Koray
salih Söğütlü
Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
Ali Dem. Sarahoğlu
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
İsmet C. Koray
salih Söğütlü
Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
Ali Dem. Sarahoğlu
***********************************************************************
http://www.change.org/petitions/başbakan-yuksek-bina-yapmayın-demis-peki-ya-camlica