Türkiye ve Mısır.
Kısa bir zaman evel, Mısır'da iktidarı ele geçiren Müslüman kardeşler zafer
şarhoşluğu içinde hemencecik camilere koşuşup İsrail alehinde dualar etmeye
başlamışlardı. Mübarek istifa etmiş, ama devletin kendisi aynen duruyorken,
Müslümanların zafer çığlıklarının, Yahudi inancına sahip insanlara karşı bu
türden ifade edilişi bile, islamcıların beyin altlarının nasıl işlediğine dair
ip uçları veriyor! Devrim derken bile bunlar Yahudi düşmanlığını anlıyorlar. AKP
gibi Sunni islam'ın en kötü temsilcilerinden biri olan Selefiliğin, diğer ırk
ve dinlere karşı olan kin ve husumetinin ne kadar derin olduğu burada bir kez
daha görüyoruz. Sözde devrim olacak, ortaya da insanlığın en kötü tarafı ortaya
çıkacaktı!
30 yıllık diktatör Hüsnü Mubarek, Arap milliyetçisi ve doğal olarak bir İsrail
düşmanı idi. Sözde onu yıkıp, daha fazla Yahudi düşmanlığı yapmak devrim
değildir. Buna ''Mısır devrimi'' denmez, zaten var olan kin ve düşmanlığın daha
da artması toplumun yıkımını getirir.
Arap baharı adına, diğer din ve ırklara karşı düşmanlığı politik çıkarları için
çıkış noktası yapan Sunni İslamcılar, bütün Orta Doğu ve Kuzey Afrika'yı sanki
yeniden işgal ediyormuş gibi, Tunus'dan Yemen' e, Sudan'dan Pakistan'a kadar her
alanda iktidar değişiklikleri için ortalığı kan gölüne çevirdiler.
Her alanda geri kalan Sunni Müslümanlar, halkın var olan diktalara karşı
tepkilerini kullanarak kendi diktatörlüklerini yeniden restore ederken çağ dışı
bir ideolojik sistem olan İslam'ı esas aldılar.
Mısır'ın Müslüman kardeşleri, AKP, Suriye'nin Nusracı şeriatçıları, Libya ve
Tunus' un Sunni politik İslamcıları, "İslam"ın arkasına saklanıp, "Allah böyle
diyor" diye en aptalca şeyleri insanların gözüne sokmaya çalıştılar, ama şimdi
onları zor günler bekliyor. Önümüzdeki yıllarda İslam, kimsenin, arkasına
saklanamayacağı bir şeye dönüşebilir. Kuran'daki
küfürler, hakaretler, bulduğunuz yerde öldürün ayetleri, sonu gelmez arapça
yeminleri, kadınları insan yerine koymayışı, köleliği meşrulaştırması,
insanların müslüman olan olmayan diye bölmesi ve müslüman olmayanlara her türlü
zulmü emreden ayetleri,isanların taşlanması, bütün bunlar çağdışıdır.
Dolayısıyla İslam, Müslüman olmayanlar için, tam manasıyla bir savaş
ideoljisidir.
İslam çağ dışı bir realitedir. Toplumsal alandaki bütün gelişmelere ters, kör
bir reaksiyondur. Son yılların büyük değişme ve alt üst oluşlarına karşı,
insanlığın genlerinde ki bağnaz karşıtlığın bir refleksidir. İslam'dan çözümler
beklemek, onu moda yapmak tarihsel akışı tersine çevirmek demektir. Müslümanlık
beyin değil, kalp der! Kuranın orjinalinde beyin kelimesi
geçmez, "beyin" kelimesi yerine "kalp"(idrak
anlamında) kullanılır. Eskiden cahiliye döneminde insanlar bunu böyle
alglıyorlardı. Muhammed zamanında, ilkel bir aşiret toplumu olan Araplar henüz beyin'
in görevini bilmiyorlardı. Heyecanlanınca kalp
küt küt attığı için, idrak organının kalp olduğunu
sanıyorlardı. Bütün Arap ayetlerinde beyin kelimesi
geçmez, kalp kelimesi geçer. Çölün
ortasında bin yıllarca izole edilmiş bu türden ilkel kabilelerin, Mısır
piramitlerini yapan uygarlıkla bir ilgileri yoktu. Mısır'ın ilk uygarlıklarını
kuranlar insan organizması hakkında daha fazla bilgilere sahiptiler.
Arap kabileleri, muhammed önderliğinde birleşince ilk yaptıkları hemen
etraflarındaki ülkeleri işgal etmek oldu. Baskı ve zulüm, başkalarının ülkesini,
malını mülkünü yağma ve talan İslam'ın geleneklerine takılıp kalmış ve bu akıncı
İslam anlayışı dünyanın bütün halklarına karşı sabit bir tehdit olup çıkmıştır.
Muhammed'in savaşları ve ölümünden sonra hemen başlayan saltanat çekişmelerinin
karakteri İslam ve Müslümanlığın ne olduğunu en keskin şekilde gözler önüne
serer. Halife olmak için herkes bir birini öldürmeye başlamıştır: Ali' den
Osman'a, Ebubekir'den, Ömer' e kadar herkes suikast yoluyla temizlemiştir. Bu
durum, ilkel toplumlarda, aşiret, kabile liderliği için bir birini kesen
insanların en doğal halidir. Bu apaçık ortadadır. Burada kutsallık ne arıyor?
Bu silahşörlerin nereleri kutsal oluyor? Bunların savaş hikayelerinin de
işlendiği İslam ideolojisi, insanlığın gelişen bilgi birikimi ve oluşan kimlik
gelişimine uygun değildir. Geçmiş hizip, mezhep ve ümmetler, kendi yağma ve
talanlarına uygun düşen kimlik değerlerine bağlı olarak İslam’ı formüle
etmişlerdir. Bu durum, coğrafyamıza bir sürü sorun bırakarak ve hala da
yenilerini yaratarak devam etmektedir. Gelecek kuşaklar bu kimlik değerleriden
kopmadıkça, bu kör çemberin dışına çıkmak için çaba göstermedikçe, sorunlar
çözülemez. Bu nedenle İslam'a boyun eğmek, ona biat, her hangi bir kula kulluk
yapmak anlamına gelir. Arap'ların savaş ideolojisine köle olmak, hür bir insanın
bir başkasına kul olmasıdır! Kulun kula kulluk ettiği sunni İslam anlayışı, çağ
dışıdır. AKP' nin çadır direkleri olan cemaat ve tarikatlar toplumu kıskaç
altında tuttuğu müddetçe Türkiye yeni karanlıklara sürüklenmeye mecburdur.
Karanlık çağlarda, çöllerde, deve çobanlarının
başından geçen hikayelerin, diğer dinlerden kopyalanan bölük pörçük saçmalıklara
yamanmasından oluşan bu teori, günümüz dünyasının hiç bir sorununa çözüm
bulamaz. İslam, Bedevi ve Vahabi kabilelerinin başka ülkeleri yağma ve talan
için salladıkları ''kutsal kılıc''ı sallayanlara verdikleri bir eroin
şırıngasıdır.
Bunu terkedin ve Taksim devrimine katılın!
Taksim direnişi halktan gelen yeni taleplerle genişleyecektir.
****************************************************************************
****************************************************************************
- Askerlik parası denilen haraç kalkmalıdır.
Zorunlu askerliği "vatan borcu", "vatani görev" gibi hamasi saçmalıklarla
kutsamak anlamsız bir akıl dışılıktır: 19. yüzyılın devlet, din, ırk
politikasıdır bu. Günümüzde devletler şirketler gibidir. her fırsatta halktan
haraç kesen devlet sınır falan da koruyamaz. Vatana hizmet, halka hizmet elde
silah tutmakla olmaz, bunu artık o kalınlaşmış 19. yüzyıl artığı beyinlerden
çıkarmak gerekir. Mısır örneğinde olduğu gibi, zorla askere götürülen gençler,
acımasızca, kendi ana babalarına kurşun sıkmaktan da geri kalmazlar.
- Okullara yerleştirilen polis ve jandarma geri çekilmelidir. Bu polis devleti
olduğunun göstergesidir.
- Köyleri baskı ve zulüm altında tutan Köy koruyucuları, devletin kullandığı
diğer paramiliter örgütlenmeler dağıtılmalıdır. Bunlar var oldukça daha çok
insan ölecektir.
- Polis ve jandarmanın ata kültürü diye benimsedikleri İşkenceye son
verilmelidir. Devlet kurumlarında ki İşkence, son Gezi eyleminde tutuklananlara
karşı yapıldığı gibi devam etmektedir. Bütün işkenceci polis ve subaylar iş
başındadır, kurumları aynen duruyor, destekleri artmış, kariyerleri
yükseltilmiştir.
- Nüfus planlamasına geçilmelidir.
Türkiye'de nüfus planlaması zorunludur. Aşırı bir hızla artan cahillik, eğitim
öğretim yetersizliğinden kaynaklanan hal ve hareketler, toplumun içine düştüğü
feci yozlaşma ve çürümeye son verip daha özgür bir toplumun kurulması için
dengesiz büyümeye son verilmelidir. Eskiden avrupa kapılarna doğru itilen cahil
kalabalıklara orada da fazla rağbet olmadığına göre, bunlar Türkiye'de kalacak
ve büyük felaketlere yol açacaklardır. Mesela son haftalarda bayram kutluyoruz
diye sağa sola koşusan kalabalıkların neden oldukları trafik kazaları, cinnet
geçirmeler nedeniyle Türkiye'de 249 insan öldü ve 600 e yakın yaralı var! Bunun
Mısırda ki katliamdan ne farkı var?
Aşırı şekilde anormal yollarla yapay şekilde çoğaltılan ot gibi kitlelerle tarihsel, sosyal ve bilimsel başarılar sağlanamaz. Çin, nüfus planlaması yaptıktan sonra, bilim, teknik ve ekonomik alanda başarıya giden yolu açabilmiştir.
Mısır örneğinde olduğu gibi ''her sene bir doğum'' parolası ile çoğaltılan insanlar, Nil vahası ile sınırlı bir alana sıkıştırılırsa bu türden toplumsal felaketler kaçınılmazdır.
İstanbul ve çevresi de feci yığılmalar nedeniyle aynı toplumsal patlamalara gebedir.
İslamcılar, başta Tayip Erdoğan olmak üzere Mısır'ın Müslüman kardeşleri, politik çıkarlardan dolayı, nüfus planlaması denilen bu bilimsel rasyonal metodu redettikleri için, ondan dolayı oluşan toplumsal felaketlerin de sormlusudurlar.
Aşırı şekilde anormal yollarla yapay şekilde çoğaltılan ot gibi kitlelerle tarihsel, sosyal ve bilimsel başarılar sağlanamaz. Çin, nüfus planlaması yaptıktan sonra, bilim, teknik ve ekonomik alanda başarıya giden yolu açabilmiştir.
Mısır örneğinde olduğu gibi ''her sene bir doğum'' parolası ile çoğaltılan insanlar, Nil vahası ile sınırlı bir alana sıkıştırılırsa bu türden toplumsal felaketler kaçınılmazdır.
İstanbul ve çevresi de feci yığılmalar nedeniyle aynı toplumsal patlamalara gebedir.
İslamcılar, başta Tayip Erdoğan olmak üzere Mısır'ın Müslüman kardeşleri, politik çıkarlardan dolayı, nüfus planlaması denilen bu bilimsel rasyonal metodu redettikleri için, ondan dolayı oluşan toplumsal felaketlerin de sormlusudurlar.
- Cami değil, Köy Enstitüleri kurulmalıdır. Arap'ça ezan alçak sesle ve semt
başına yalnızca 1 tek camiden okunmalıdır. Her taraf Arapça marşlar çalan
camilerle dolup taşıyor. Köhnemiş düzenin birer sembolü olan cami
minarelerinden, orada oturan halka ihtar anlamında okunan eğemenlik, hükmetme
marşlarına son verilmelidir. Ezan bunun biraz nazikleşmiş şeklinden başka bir
şey değildir. Hükmedenin, eğemen olanın ihtar marşıdır bu, onun orada devam
ettiği sinyalini verir! Bunlar ortaçağı temsil eder. O dönemlerde kominikasyon
araçları çok ilkel olduğu için, yüksek minareler yapılır ve oraya hükmedenlerin
kudretlerini gösterme anlamında yüksek sesli propoganda ile kitlenin piskolojisi
kontrol altında tutulurdu. Köylere
ve mahallelere zorla cami yapımından vageçilmelidir.
- Diyanet dağıtılmalıdır.
Diyanet işleri başkanlığının ilke olarak ülke içindeki bütün inanışlara eşit
mesafede olması, gerekirken, şimdi sadece Sünni İslam'ın temsilcisidir.
Günümüzde ise, 9 milyar ytl ye yaklasan bütçesi, birçok bakanlığın önündedir.
Başkanlık 100 binin üzerinde imam ataması yapmakta yine bir o kadar camiyi
bünyesinde bulundurmaktadır. Din
kurumu özelleşmeli diyaneti finanse etmek için devlet tarafından yapılan soygun
bitmelidir..
- Zorunlu din dersleri ve nüfus kağıtlarındaki ''İslam'' hanesi kaldırılmalıdır.
Devlet okullarında din dersi okutulmamalı,kuran kursu vs resmi kurum olmamalı.
Nüfus cüzdanlarından din hanesi kaldırılmalıdır. İnsanların inançlarına göre bu
veya başka yöntemlerle fişlenmesinin önüne geçilmelidir.
Taksim, bir ruhtur, değişimi ve yeni bir süreci yansıtıyor, o mutlaka yeniden
görünecek, gösterilerde ve yaratıcı yeni eylemlerde, girişimlerde, aktivitelerde
yeniden canlanacaktır.
Taksim Gezi Hareketi, Demokles'in Kılıcı misali polis devletini esas alan Türk
İslam sentezcilerinin tepesinde sallanmaya devam edecek ve statükocıları
değişime zorlayacaktır...
AKP'nin ve öncüllerinin halkın mantalitesine soktukları barbarlık, karanlık ruh,
sarsılmaya başlayacaktır. Taksim gezi hareketi, buna dokunma cesaretini
gösterecektir.
Sevgi ve Saygılarla
Entegrasyon Komitesi İsviçre- Vevey
----------------------------------------------------------------------
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
Ferdi koçkar
Yeliz seren
S. Aktaş
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
Nizamettin Duran
A. Demir
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
----------------------------------------------------------------------
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
Ferdi koçkar
Yeliz seren
S. Aktaş
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
Nizamettin Duran
A. Demir
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
Murat
Koç
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Erdal Cömert
Ismail Bulak
Ahmet Meriç
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Erdal Cömert
Ismail Bulak
Ahmet Meriç
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Ali
Serin, Gül Akın, esra Serin
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
İsmet C. Koray
salih Söğütlü
Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
Ali Dem. Sarahoğlu
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
İsmet C. Koray
salih Söğütlü
Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
Ali Dem. Sarahoğlu
Ayten
Karaman, Mehmet Azal
L. Uzan, Harun Tabaklı
L. Uzan, Harun Tabaklı
***********************************************************************
http://www.change.org/petitions/başbakan-yuksek-bina-yapmayın-demis-peki-ya-camlica