Müzelik
kiliselere bile tahammülü olmayanlar!
Türkiye'de
geri dönüş sürecinin belirgin yanlarından biride İstanbul ve Trabzon'da batılı
kültür geleneklerini taşıyan Hagia Sofiai'ların Cami'ye çevrilme planlarıdır.
Truva ve Hitit anıtlarına, Frigya ve Lidya uygarlıklarına da bahane bulun,
Nemrut yöresindeki tarihi eserler de islam diniyle bağdaşmıyor! Ayasofya Klisesinin 100 metre doğusunda bir camii var zaten
hatta o camiiden yaklaşık 200 metre doğuda bir camii daha mevcut.Vakit
namazlarının hangisinde doldu bu iki camii de düştünüz 800 yıllık klisenin
peşine.
Yüzyılların
kültür barbarlığı bir türlü son bulmuyor. Resmi Tarih eğitiminde sürekli
tekrarlanan ''Orta Asya'dan geldik" teorisinin devlet doktirininde ana
tema olarak kalması ve bunun çocukluktan başlayarak yarattığı ağır
şartlanmalarla büyüyen kitlelerin, ''biz nasılsa buralı değiliz, 7 göbekten
beri burada doğmuş olsakta buralı değiliz'' piskolojik saplantısına
kapılmalarına yol açmıştır.
Bu
şekliyle yetiştirilen, eğitilen cahil kitle bu toprakların yerlilerinin
ölülerine, sembollerine, anıtlarına, mezarlarına, kemiklerine düşmandır. Bu
kitle şimdi, her türlü ilerleme ve gelişmenin önünde engeldir. Halk artık dindar ve dindar olmayan diye ikiye
ayrıldı.Siyasilerin din üzerinden oy avcılığı yapması maalesef memleketimizi bu
hale getirdi.Ben şahsen geleceğimizi hiç iyi görmüyorum. Müslümanlık artık
tahammülsüzlük,kindarlık,inat,sevgisizlik,hoşgörüsüzlük,intikam,asma,kesme,tehdit
etme sistemi olarak biliniyor!
Türklerin müzeleri camiye çevirme eylemleri barbarlığa
tekabül ediyor..İstanbul ve Anadolu'da ibadet yapılabilecek büyüklüklerde
binlerce cami varken neden kilise gibi bir yapının içinde ibadet yapılmaya çalışılıyor?
Sonuçta orası cami motiflerine uygun tasarlanmamış bir yer. İçerisine minber ve
vaaz kürsüsü konuldu diye cami mi oldu şimdi? Türkler müze kavramını neden
anlayamıyor?
Dünyanın neresinde bu kadar ilkel bir şeye
rsatlanabiliyor: Fransızlar Sinagogları Kilise yapmaya kalksalar dünyanın altı
üstüne gelir. Yahudiler Ortdoks kiliselerini kendilerine ibadethane yapmaya
kalışıyorlar mı?
Bu kadar bağnaz ve hain bir millet olmanın nersi ile
övünülüyor?
Alevilerin ibadethanelerine izin yok! Diğer inançlara
sahip insanlaraın ibadet yerlerini de çalıyorsun, açık hırsızlıkla din iman
sevdası nasıl bir arada yaşayabilir?
İstanbul ve Trabzon’a gelen turistlerin uğrayabileceği
ve döviz bırakabileceği yegane eserlerden biri olan Ayasofya, çok
komik görünecek bir şekilde yamalanarak perdelerle kaplandı. Kapatılması, o
yapının kilise olduğu gerçeğini değiştirecek mi? Müslümanlık dini hoşgörü
diniyse, başkalarının inançlarını ve eserlerini koruyamamak, saygı göstermemek
ne derece doğrudur?
Görülüyor ki AKP rejimi
kesinlikle Hilafet'e doğru yol almaktadır. AKP, Müzelik kiliselere bile
tahamül edemiyor, bırakın sanat, ilim ve bilimde yeni ilerlemeler sağlamayı...!
Bu kadar hoşgörüsüzlük olamaz! islam
hoşgörü dinidir'i yalanlayan zihniyettir. senin
olmayan, senin yapmadığın bir ibadethanede nasıl gönül rahatlığı ile namaz
kılabilirsin ki? o nasıl bir vandallıktır ki, kilise içindeki tüm resimleri,
freskleri, süslemeleri pervasızca yok eder.
21 inci yüzyılda var olması evrensel bazlı çağdaş, insancıl, modern, ilerici anlayışa ters düşecek olup içinde yaşadığımız coğrafyanın geçmişten bugüne hoşgörüsüzlüğün boyunduruğuna girmesinin başlıca nedeni olup, ötekine saygı anlayışını içermeyen ve saplanıp kaldığı bataklığı güzellikler ile aydınlıkların üzerinde hakim kılmak adına sahip olduğu gücüde kullanmak suretiyle eşkıyalığın ötesine geçip işgalciliğe ve barbarlığa kapak atmak suretiyle geleceği ipotek altına alan zararlı ve bir o kadar da yayılmacı olup günümüzde de gücünü hissettirip varlık süren ama kati suret ile bertaraf edilmesi gereken AKP zihniyettidir.
Türklerdeki bu işgalcilik, bu saldırganlık, bu ötekini yok etme ve ötekine saygı göstermeme geni belli ki, Ayasofya yı gereksiz ve de stetik olmayan bir mimariye dönüştürenlerden miras kalmış. ayrıca ayasofya'dan daha iyisini de yapamamıştır koca osmanlı.
Fatih sultan mehmet in istanbul u işgal ettiğinde sözüm ona gerçek istanbul ahalisinin canına, malına ve namusuna hiçbir zeval gelmemiş. duyda gülme efenim bu masala. adamların, aslında sadece onların değil dünya ortodokslarının ve hatta hıristiyanlarının en büyük ibadet anıtlarından birisini sen kalk gasp et, aslını boz cami yap sonrada hoşgörüden bahset.
21 inci yüzyılda var olması evrensel bazlı çağdaş, insancıl, modern, ilerici anlayışa ters düşecek olup içinde yaşadığımız coğrafyanın geçmişten bugüne hoşgörüsüzlüğün boyunduruğuna girmesinin başlıca nedeni olup, ötekine saygı anlayışını içermeyen ve saplanıp kaldığı bataklığı güzellikler ile aydınlıkların üzerinde hakim kılmak adına sahip olduğu gücüde kullanmak suretiyle eşkıyalığın ötesine geçip işgalciliğe ve barbarlığa kapak atmak suretiyle geleceği ipotek altına alan zararlı ve bir o kadar da yayılmacı olup günümüzde de gücünü hissettirip varlık süren ama kati suret ile bertaraf edilmesi gereken AKP zihniyettidir.
Türklerdeki bu işgalcilik, bu saldırganlık, bu ötekini yok etme ve ötekine saygı göstermeme geni belli ki, Ayasofya yı gereksiz ve de stetik olmayan bir mimariye dönüştürenlerden miras kalmış. ayrıca ayasofya'dan daha iyisini de yapamamıştır koca osmanlı.
Fatih sultan mehmet in istanbul u işgal ettiğinde sözüm ona gerçek istanbul ahalisinin canına, malına ve namusuna hiçbir zeval gelmemiş. duyda gülme efenim bu masala. adamların, aslında sadece onların değil dünya ortodokslarının ve hatta hıristiyanlarının en büyük ibadet anıtlarından birisini sen kalk gasp et, aslını boz cami yap sonrada hoşgörüden bahset.
Bir
kültür ile tanışmak, ondan bir şey alıp vermek, ona düşmanlık ederek
olamaz. Bu geleneklerle yetişen ve Avrupa'ya sürülen milyonlarca Türk,
üzerinde yaşadıkları ülkelere düşman olup çıktıkları gibi, Türkiye'den
desteklenen örgütler vasıtasıyla oturdukları ülkelerin kültürüne karşı cepheden
bir mücadele başlatmışlardır. Hırvatistan, AB'ye hemen girdi, çünkü Avrupa
ülkelerine 5.kol gibi cahil cuhul insanları sokup o ülkeleri içerden kışkırtma
durumuna girmedi, keza Bulgaristan ve Romanya da bunu yapamamışlardı.
Bulgarlar, Almanya'yı Müslüman Bulgar yapacağız diye, AB'ye girmeden önce,
oraya binlerce kişi sokup her tarafa kendi kilise veya camilerini
kursalardı, belki onlar da Avrupa'ya alınmayacaktı! Bu proses Ortaçağda kaldı,
din değiştirmeler, etnik problemler yaratmak çağdışıdır. Avrupa'ya gönüllü
gidiyorsan, orayı beğeniyorsu, bnimsiyorsun demektir.
Müslümanlık üstün bir şey
ise neden herhangi bir Müslüman devletine değilde, inatla islamla alakası
olmayan bir yere girmek istiyorsun?
Bugün
Batı’ya yığılan Müslüman göçmenler ile yerli halklar arasında bölücü sınırlar
idaha da büyüyor, İşgal idolojisi ile beslene cahil Müslüman kitleler, misafir
gittikleri yerlerin halklarına karşı aşırı bir düşmanlık içerisindedirler.
Avrupam Halklarına karşı nefretle örgütlenen milyonlarca insan resmen Avrupa'yı
içerden tehdit etmeye başladı...,
Refah problemi ise, en az
4 arap devleti Avrupa devletlerinden daha fazla bir yıllık hasılaya sahip,
buralara bir Müslüman olarak kabul ediliyormusun!
İçerde olanlar, Avrupa'ya
gelip, tamamıyla yabancı kalan ve her zaman öyle kalmak isteyen milyonlarca
Türk, üyelik konusunda belirleyici bir rol oynamaktadırlar. Bu insanlar,
yaşadıkları ülkelere tamamıyla zıt hal ve hareketleri ile oranın halkını
Türkler'e düşman yapmış durumdadırlar.
Ortaçağ kafalı kitlenin
yarattığı imago feci şekilde negatif motivasyonlar taşıyor! Bu motive ile
çoğalan uyumsuzlar sürüsü hiç bir topluma fayda vermez. İslamcı ırkçı örgütler
önderliğinde kışkırttılan dejenere kitle, Avrupa halklarına şimdiden korku
slmaktadır.
Günümüzde de bu zihniyet devam etmektedir. Türkiye'de hala kiliseler camiye
çevrilmemektedir, bu zihniyet şu an için Aayasofya yı hala tutsak etmektedirler
kendi dogmalarına. inatla cami müze olarak tutulması saygısızlıktır. ayasofya
özgür bırakılmalı, yüzyıllar önceki özgünlüğüne kavuşturulmalıdır. ancak bu
şekilde geçmişin günahlarından arındırılabilir... vicdanlar efendim.
-
Ayasofya kilise olarak kalmalı, camiye çevrilmiş haline son verilmeli, tarih ve
sanat katliamına son verilmelidir. islam diktatörlüğüne son verilip bütün
dinlere özgürlükleri geri verilmelidir.
- Askerlik parası denilen haraç kalkmalıdır.
Zorunlu askerliği "vatan borcu",
"vatani görev" gibi hamasi saçmalıklarla kutsamak anlamsız bir akıl
dışılıktır: 19. yüzyılın devlet, din, ırk politikasıdır bu. Günümüzde
devletler şirketler gibidir. her fırsatta halktan haraç kesen devlet sınır
falan da koruyamaz. Vatana hizmet, halka hizmet elde silah tutmakla olmaz, bunu
artık o kalınlaşmış 19. yüzyıl artığı beyinlerden çıkarmak gerekir. Mısır
örneğinde olduğu gibi, zorla askere götürülen gençler, acımasızca, kendi ana
anne babalarına kurşun sıkmaktan da geri kalmazlar. Türk ordusu bu haliyle,
haraç ve baskı ile hiç bir savunma yapamaz. Nihayetinde İslamcılığa teslim
bayrağı çekmesi onun geldiği noktayı gösteriyor. Nice asker intihar etti, veya
kaza-intihar diye arakadan vuruldu. Yozlaşma, çürüme son noktaya varırken,
bunu dağıtıp özel orduya geçmenin tam zamanıdır.
Son zamanlarda, Gezi
eylemlerine yamanmaya çalışılan “M.
Kemal'in Askerleriyiz” sözü militarist bir anlayışı çağrıştırıyor. Asker ölme
ve öldürme mevzisindedir. Bu sloganların sivilleşme ve modernleşme amacı güden
böylesine demokratik bir eyleme bulaştırılması onu provoke anlamına geliyor.
Sistem karşıtı bir protesto esnasında onun bunun askeri olduğunu iddia
etmek, hareketi bozmak demektir. "mustafa kemal'in askerleriyiz" demek ne
demektir? Kemalist
askerlerden oluşan TSK, Hilafetçi AKP elinde, onun iktidarı için
kullanılan şiddet aygıtlarından biridir. Yeteri kadar Kemalist asker var ve
bunlar bu köhne rejimin bel kemiğidirler, daha fazlası ne yapacak?
AKP
rejimi, gezi direnişini bastırrmak için, 12 Haziran'da Taksim'e Mustafa
Kemal'in dev bir portresini astı ve orada bulunan insanlara bu portrenin
altında olmadık işkence ve zulüm yaptı. Türkiye'de yapılan bütün darbelerden
sonra olan da budur. İşkencelerin Atatürk'ün resmi altında yapılması bir gelenek
haline gelmiştir!
Aynı anda hem Kemalist,hem de Abdülhamit'çi olma
maharetine super karizma adını verdiler!
R.T.Erdoğan'ın her telden çalması, Kemalizm'in
başlarına ayyaşlar deyip, arkasından da Atatürk'ün resmi altında konuşma
yapması, Taksim'e ilk iş olarak büyük bir Atatürk resmini asması, hem AB
üyeliğinden dem vurması, hem de ''ben AP diye bir şey tanımıyorum'' demesi, hem
gezi parkındakilere en aşağılık hakaretlerde bulunması, hem de ''bakın sizin
ayağınıza geldim'' demesi, Kaddafi'ye kardeş, en büyük dost deyip, arkadan
vurması vs.. ''Hz. Ali'ye sahip çıkıyorsanız, en büyük alevi benim'' deyip,
arkasından Suriye'de Alevilerin en büyük düşmanı kesilmesi...Kürtlerle barış
deyip, hemen akabinde her tarafa karakol kurup askeri yığınaklar yapması...
Bütün bunlar karizma değil, tutarsızlığın daniskalarıdır.
Erdoğan, karizma değil, güvenilmez damgası
yemiştir.
Gezi eylemine gelip, ''askeriz'' diye slogan
atanların kastettikleri 'Mustafa Kemal', herhalde başka bir
Kemal olsa gerek...! Rabıta işaretini yapan şimdiki başbakanı iktidara
sürükleyenler, 1981 lerde Türkiye'yi dikta zoru ile Rabıta örgütüne peş keş çeken Kemalist askerlerdir.
Kemalist
Türk ordusu'nu yöneten R.T Erdoğan'ın göğsünü gere gere
rabıta işaretini yapması, arkasında yürüyen apoletliler olmadan mümkün
değildir...
Kemalist TSK,
halka karşı kullanılan, tepeden tırnağa silahlı, iktidarın ve şiddetinin temel
direğidir.
Gitgide
daha militarist bir toplum olma yolunda ilerliyen AKP rejimi, askerliğe, islam
din motifi de katarak kutsallaştırdı. Tüm komşu ülkelerin ve ülkedeki tüm
azınlıkların düşman olduğu propagandası ile, "her türk asker ve Müslüman
doğar" militarist ırkçı dinci propagandasının iyice
yaygınlaştırıldığı bir ortamda, ona karşı mücedeleyi 'biz daha falzla Kemalist
askerciyiz' sloganları ile güdülemek, savaş ortamı ve kaosu zihinlerde daha
fazla canlandırmaK anlamına gelmektedir...
- Okullara yerleştirilen polis ve jandarma geri çekilmelidir. Bu polis
devleti olduğunun göstergesidir. Politik partilerce üniforma giydirilip polis
ilan edilen sadist, kriminal unsurların bu köhne teşkilatı var oldukça hiç bir
demokratikleşmeden bahsedilemez! Polislerin sahte diplomaları geçersiz
kılınmalı, beyinlerindeki ırkçı kinci, halk düşmanı sadist tümorlar kökten
sökülmeden görev verilmemelidir. Şimdiki Polis teşkilat tasfiye edilerek,
yerine modern eğitimli bir güvenlik sistemi kurulmalıdır.
- Köyleri baskı ve zulüm altında tutan Köy koruyucuları, devletin
kullandığı diğer paramiliter örgütlenmeler dağıtılmalıdır. Bunlar var
oldukça daha çok insan ölecektir. Köy katliamlarının çoğunun bunlar tarafından,
PKK kılığı altında yapıldığına göre, bunların AKP tarafından kuvvetlendirilmesi
daha çok kan döküleceğinin işaretini veriyor.
- Polis ve jandarmanın ata kültürü diye benimsedikleri İşkenceye son
verilmelidir. Devlet kurumlarında ki İşkence, son Gezi eyleminde tutuklananlara
karşı yapıldığı gibi devam etmektedir. Bütün işkenceci polis ve subaylar iş
başındadır, kurumları aynen duruyor, destekleri artmış, kariyerleri
yükseltilmiştir.
- Nüfus planlamasına geçilmelidir. Türkiye'de
nüfus planlaması zorunludur. Aşırı bir hızla artan cahillik, eğitim öğretim
yetersizliğinden kaynaklanan hal ve hareketler, toplumun içine düştüğü feci
yozlaşma ve çürümeye son verip daha özgür bir toplumun kurulması için dengesiz
büyümeye son verilmelidir. Eskiden avrupa kapılarna doğru itilen cahil
kalabalıklara orada da fazla rağbet olmadığına göre, bunlar Türkiye'de kalacak
ve büyük felaketlere yol açacaklardır. Mesela son haftalarda bayram kutluyoruz
diye sağa sola koşusan kalabalıkların neden oldukları trafik kazaları, cinnet
geçirmeler nedeniyle Türkiye'de 249 insan öldü ve 600 e yakın yaralı var! Bunun
Mısırda ki katliamdan ne farkı var?
Aşırı şekilde anormal yollarla yapay şekilde çoğaltılan ot gibi kitlelerle tarihsel, sosyal ve bilimsel başarılar sağlanamaz. Çin, nüfus planlaması yaptıktan sonra, bilim, teknik ve ekonomik alanda başarıya giden yolu açabilmiştir.
Mısır örneğinde olduğu gibi ''her sene bir doğum'' parolası ile çoğaltılan insanlar, Nil vahası ile sınırlı bir alana sıkıştırılırsa bu türden toplumsal felaketler kaçınılmazdır.
İstanbul ve çevresi de feci yığılmalar nedeniyle aynı toplumsal patlamalara gebedir.
İslamcılar, başta Tayip Erdoğan olmak üzere Mısır'ın Müslüman kardeşleri, politik çıkarlardan dolayı, bilimsel rasyonal metodları redettikleri için, oluşan bu türden toplumsal felaketlerin sormlusudurlar.
Aşırı şekilde anormal yollarla yapay şekilde çoğaltılan ot gibi kitlelerle tarihsel, sosyal ve bilimsel başarılar sağlanamaz. Çin, nüfus planlaması yaptıktan sonra, bilim, teknik ve ekonomik alanda başarıya giden yolu açabilmiştir.
Mısır örneğinde olduğu gibi ''her sene bir doğum'' parolası ile çoğaltılan insanlar, Nil vahası ile sınırlı bir alana sıkıştırılırsa bu türden toplumsal felaketler kaçınılmazdır.
İstanbul ve çevresi de feci yığılmalar nedeniyle aynı toplumsal patlamalara gebedir.
İslamcılar, başta Tayip Erdoğan olmak üzere Mısır'ın Müslüman kardeşleri, politik çıkarlardan dolayı, bilimsel rasyonal metodları redettikleri için, oluşan bu türden toplumsal felaketlerin sormlusudurlar.
- Cami değil, Köy Enstitüleri kurulmalıdır. Arap'ça ezan alçak sesle ve
semt başına en fazla 1 tek camiden okunmalıdır. Her taraf Arapça
marşlar çalan camilerle dolup taşıyor. Köhnemiş düzenin birer sembolü olan cami
minarelerinden, orada oturan halka ihtar anlamında okunan eğemenlik, hükmetme
marşlarına son verilmelidir. Ezan Arap dilinde, anlaşılmaycak şekilde kamufüle
edilip gizemli manalar verildiğinden dolayı bunu anlamayanların tepkileri
kısmen bastırılmıştır. Hükmedenin, eğemen olanın ihtar marşıdır bu, onun orada
devam ettiği sinyalini verir! Bunlar ortaçağı temsil eder. O dönemlerde
kominikasyon araçları çok ilkel olduğu için, yüksek minareler yapılır ve oraya
hükmedenlerin kudretlerini gösterme anlamında yüksek sesli propoganda ile
kitlenin piskolojisi kontrol altında tutulurdu. Bu
çağ kapandığına göre köy ve mahallelere zorla
cami yapımından vageçilmelidir.
- Diyanet dağıtılmalıdır. Diyanet işleri başkanlığının ilke olarak ülke içindeki bütün inanışlara
eşit mesafede olması, gerekirken, şimdi sadece Sünni İslam'ın temsilcisidir.
Günümüzde ise, 9 milyar ytl ye yaklasan bütçesi, birçok bakanlığın önündedir.
Başkanlık 100 binin üzerinde imam ataması yapmakta yine bir o kadar camiyi
bünyesinde bulundurmaktadır. Din kurumu özelleşmeli diyaneti finanse etmek için
devlet tarafından yapılan soygun bitmelidir..
- Zorunlu din dersleri ve nüfus kağıtlarındaki ''İslam'' hanesi
kaldırılmalıdır. Devlet okullarında din dersi
okutulmamalı,kuran kursu vs resmi kurum olmamalı. Nüfus
cüzdanlarından din hanesi kaldırılmalıdır. İnsanların inançlarına göre bu veya
başka yöntemlerle fişlenmesinin önüne geçilmelidir.
SURİYE SORUNU.
Suriye Osmanlılar tarafından işgal edilmeden evel
Aleviler çoğunlukta idi. Yavuz Selim en büyük katliamı burada yaptı.
Yaklaşık 80 000 Alevi kılıçtan geçirildi ve geri kalan
kitleler sürülerek, toprakları Sunnilere verildi.
Yavuz ismi Anadolu ve Lazkiye’deki Arap Alevilerinin
tarihinde, katliam, zulüm, acı ve kıyımı ifade eder. Yavuz 1514’de 40 bin
Anadolu Alevi’sini katletti. 1516’da Hama’da, Humusta, Şam’da Alevilere
karşı katliamlar gerçekleştirir. 1517’de Suriye’yi ele geçiren Yavuz, 80 bin
Arap Alevisini öldürtmüştür. Bu katliamdan kurtulanlar Lazkiye, Antakya ve
İskenderun’a yerleşmişlerdir
Abdülhamit'çi AKP rejimi, Yavuz selim yolunda
ilerlemeye devam ediyor...
AKP rejimi Suriye'ye saldırıda kararlıdır...Suriye'ye
saldırı, Kürt petrolüne
ulaşmaya dönük hesap ve arzuları olan neo - osmanlıcı AKP’nin yayılmacı ve
militarist bölge politikalarının bir diğer yanıdır. Suriye kontrol altına
alınmadan Kürt petrolüne ulaşmak zordur.
Milli görüşçü, Abdülhamitçi akıncıların partisi AKP,
Ortadoğu’da belirleyici bir önem kazanan dinsel mezhep temelli politik
çatışmalarda Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte Sünni ittifakın önemli bir
bileşeni konumuna geldi. Kendi halkını ezmekten başka bir formu kalmayan
TSK ise güneydeki Suriye sınırına yığınak yaparak, ne kadar kitlesel imha
silahı varsa oraya taşıyarak, bu sınırları uluslararası bir çatışmanın ana
cephesi haline getirdi.
Türkiye’nin bölgede yüklenmiş olduğu rol gözler önüne
serilirken, AKP’nin Sünni İslam temelli politikaları da Tayyip Erdoğan’ın
söylemleri ile belirginlik kazanmaya başlamıştı. AKP’nin yayılmacı militarist
politikası, Tayyip Erdoğan’ın çeşitli konuşmalarında bir takım ideolojik
simgelerle vurgulanmakta idi.Erdoğan, II. Abdülhamit politikasını devam
ettirmeye çalışıyor. Hem İslam hemde Türk ırkçılığı yapan makyavelist Erdoğan
her telden çalma maharetini ise, dalkavuklarına karizma diye öttürüyor.
AKP hükümeti
mezhepçi politikalarıyla, El kaide, El
Nusra ve ÖSO gibi çetelere ilham kaynağı olmayadevam ediyor.
Neo-Osmanlıcı abdülhamitçi Tayyip Erdoğan Mısır'da
Müslüman Kardeşler örgütü için dua edreken diğer yandan Şam’da Emeviyye
Camisi’nde kılınacak namazını hayal etmektedir...Tayyip Erdoğan’ın çeşitli
konuşmalarında kullandığı ideolojik simgeler de geçen zaman içinde böylesi bir
işleve sahip oldular. Emeviyye Camisi’nde kılınacak öğle namazı müjdesi,
yayılmacı ve emperyal bir Osmanlı Sultanının fetih seferinden önce, tebaasını
fethe motive etmek ve fethi meşrulaştırmak için kullandığı argümanlarla bire
bir örtüşmektedir...Yavuz Selim hayranı Erdoğan, onların yaptığını taklit
etmeye başladı...
Şimdi Yavuz’un
Cihatçı torunları, Türkmenleri de aralarına alarak “Yavuz Sultan Selim
Birliği” kuruyor. Aralarında Fatih Sultan Mehmet Tugayı, Sultan Abdülhamit
Tugayı’da var.
Bu birlikler
Lazkiye’de Alevilere, Rovaja’da Kürtlere yönelik katliam gerçekleştiriyorlar.
Suriye dış müdahale
ile ilk kez tanışmıyor. Lazkiye "Alavi Özerk
Bölgesi" olarak ta bilinir. 1925’den 1944’e kadar“Alavi Devleti” özerklik
statüsü sürmüştür. Lazkiye Alevi devletinin başkentiydi! Aleviler
Fransız mandasını ret ederken, Sünni Araplar “Özgür Suriye” adı
altında Fransız mandasını kabul ettiler. Bugün ise Aleviler
müdahaleye karşı iken, cihatçılar “Özgür Suriye Ordusu” ismi ile
paralı çetelik yapıyorlar....
Sevgi
ve Saygılarla
Entegrasyon Komitesi İsviçre- Vevey
----------------------------------------------------------------------
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
Ferdi koçkar
Yeliz seren
S. Aktaş
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
R. Adalı
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
Nizamettin Duran
A. Demir
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
----------------------------------------------------------------------
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
Ferdi koçkar
Yeliz seren
S. Aktaş
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
R. Adalı
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
Nizamettin Duran
A. Demir
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
Murat Koç
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Erdal Cömert
Ismail Bulak
Ahmet Meriç
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Erdal Cömert
Ismail Bulak
Ahmet Meriç
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Ali Serin, Gül Akın, esra
Serin
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
İsmet C. Koray
salih Söğütlü
Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
Ali Dem. Sarahoğlu
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
İsmet C. Koray
salih Söğütlü
Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
Ali Dem. Sarahoğlu
Ayten Karaman, Mehmet
Azal
L. Uzan, Harun Tabaklı
L. Uzan, Harun Tabaklı
***********************************************************************